Monday, September 11, 2006

şarapçı

...Urla yarımadasının rüzgarlı bağlarında organik üretilmiş Cabernet Sauvignon üzümlerinden yapılmıştır. 18derecede içilmesi, açıldıktan sonra beş dakika beklenilmesi tavsiye edilir...keyifle... 10 YTL

Thursday, September 07, 2006

huzurun çarptığı andır

güneşin kızıl renge büründüğü ve kayaları boyadığı andır..yeşilin maviye karıştığı, dalgaların kükrediği andır..elle çizilip üzerine peri tozu üflenildiği andır..huzurun çarptığı andır..işinizi güzel bir seyahatle birleştirebildiğiniz nadir anlardan yakalayabilirseniz belki buna benzer cümleler kurarsınız..hele bir de kapadokya'ya çok ufakken gitmiş, karadeniz'in batısını henüz hiç görmemişseniz o zaman o bir haftanın nasıl geçtiğini anlayamayabilirsiniz..bir haftalık iş seyahatim işte böyle geçti. rota istanbul çıkış - manisa/salihli-kula - Antalya - Aksaray - Ürgüp - Bartın/Amasra - Istanbul varış. müşteriniz yabancı da olunca bir de arabayla yol aldığınızda ortaya iş artı yol arkadaşlığı artı araba yolculuğu gibi bir kombinasyon çıkıyor ve görülecek yerler aklınızda kalmasını istediğiniz kareler, çekmek istediğiniz kareler hiç bitmiyor. pendik-yalova feribotu'nda beş milyona lavazza kahve içiyor, tabii ki de susurluk'ta kaşarlı tost ayran yapıyorsunuz ve hayatında ilk defa ayran içen alman'ın ayranı sevdiğini anlıyorsunuz. bu arada, ulusoy susurluk'tan hemen sonra kocaman bir outlet center artı (sıkı durun) starbucks geliyor. utanmamışlar, buraya da açmışlar. iyi etmişler. benim de cadde'de beşinci starbucks'ı beklediğimi anlamışlar herhalde. gölmarmara sapağı üzerinden salihli kula arasında bulunan benzinci üstü alkent dinlenme tesislerinde konaklamayın isterseniz derim. soranlara anlatırım. uşak üzerinden burdur yapıp antalya'nın o müthiş girişinden aşağıya süzülerek gece saat 9bucuk'ta otel ararsanız bu mevsimde bulamayabilirsiniz. önceden rezervasyon yapın derim. gerçi ben beş yıldızlı larespark hotel'e yerleştim o gece ama..eğer o meşhur alman/rus/ve bilmem neresi sandalet içi spor çorap içi turistten haz almıyorsanız uzak durun. zira otel'de 9'dan sonra yemek bulamıyorsunuz ve saat 11'e kadar beklemek durumunda kalıyorsunuz. 11'den 2'ye kadar ücretsiz açık büfe var. odalar geniş ve her türlü konfor mevcut ama tipik bir beş yıldızlı otel yığını. özelliği yok. tamamen yabancı tur turistlerine odaklanmışlar. oda fiyatları da uçmuş!! ertesi sabah akseki sapağından kıvrıla kıvrıla o güzelim torosların arasından seydişehir konya üzerinden aksaray'a varıyorsunuz. şehir içindeki otel üç yıldız'ı tavsiye ederim çünkü daha iyisini bulmanız olası değil. gayet uygun bir fiyata (60 ytl) kahvaltı dahil biraz ufak odalarda ama temiz çarşaf ve sıcak suyunuz oluyor. yolculuk boyunca bitki örtüsünü ve sanayi bölgelerini görmek ve kendince yorum yapmak da bir hayli ilginç. uçakla gitmemenin avantajı belki de..nevşehir etrafını çerveleyen olağanüstü manzara dışında pek esprisi olmayan bir yer. etraftaki bims ocakları ve verimli topraklar bu bölgeyi çok şanslı kılıyor. yazın klimaya bile ihtiyaç duymuyorlar çünkü çoğu bims ocaklarının yanında bulunan soğuk odaları kiraya veriliyor ve isteyen patates vs depoluyor. ürgüp'e devam ettiğinizdeyse tam bir masal kentine gelmiş gibi hissediyorsunuz. sanki elle çizilmiş. yollar düzgün, her yer parke taşı, mağara oteller cabası. benim kaldığım otel resmen nefesimi kesti. 4oda sahibesi nurcan güler hanımefendi tarafından 4 ay önce dört odalı bir otele dönüştürülmüş. aslında nurcan hanım burayı kendi evi olarak satın almış fakat ısrarlara daha fazla dayanamayıp oda kahvaltı şeklinde bir müesseseye dönüştürmüş. aslında burası daha çok keyif yapabileceğiniz bir huzur vahası. ürgüp'e tepeden baktığı için hem olağanüstü bir manzaraya hem de mutlak sessizliğe sahipsiniz. sabah kahvaltısı mükellef ötesi çok. çok. lezzetli. tam artık yiyemiycek dediğinizde hasibe hanım kendi yaptığı gözlemelerden getiriyor yanına da taze sıkılmış portakal suyu veriyor. otelde bir de piyanolu ve gitarlı aşağı yukarı 2000 kitabı olan bir de salon var. odalar çok rahat tertemiz çok zevkli döşenmiş mağara odalar. daha fazla yazamayacağım burası hakkında. nefesimi.kesti!!!! fiyatları da çok uygun. ben tesadüfen buldum. üç gün hem çalışıp hem şarap keyfi yapıp hem sizin için hazır bulundurulan laptoptan internete girme fırsatı yakalayıp (onun dışında internet yoktu:) ürgüp'teki ehlikeyf'te ziyafet çekip huzurlu uyuyup hoş sohbet edince bartın'a doğru yola çıkacağımız gün üzüldüm ne yalan söyleyeyim şimdi. ama üzülmeme gerek yokmuş. hem geri gelmeye niyetliyim hem de karadeniz'i daha önce görmemiştim. veya görmem gerekirmiş. yine nefesim kesildi. ankara bolu yolu üzerinden gerede'ye sapıp karabük safranbolu görüp bartın'a varmak tam bir keyifti. dağlar kıvrılan yollar yeşil yeşil ve daha fazla yeşil. gözlerime inanamadım. isviçre ve avusturya'ya çok gitmiştim ama burası beni büyüledi ki doğu karadeniz'in daha da olağanüstü olduğunu söylerler. otelimiz bartın'ın tahminimce büyük ailelerinden birine ait olan fırıncıoğlu turistik tesisleri. yine benzinci yanında fakat bu sefer otel hakkında görüş bildirecek kadar otelde kalmadım. varır varmaz eşyaları toparlayıp balık için yirmi kilometre ötede bulunan amasra'ya gidildi. yine mi şirin yollar. yine mi olağanüstü kayaların arasından bin metre aşağıya doğru kıvrılan bir yol olur. balık da lezzetli olunca bu şirin karadeniz şehrini de gördüğüm için çok mutluydum. sanki zaman durmuş bütün problemler kapının dışında kalmış gibiydi. unutmadan ekliim: nevşehir'de bize ikram edilen gibi nevşehir tava yiyin. pişman olmassınız. huzur çarptı beni.